Deniz Ticareti Avukatı

İstanbul Hukuk Avukatları

Deniz hukuku avukatı ne iş yapar?

Deniz hukuku alanında uzmanlaşan ve bu alanda ortaya çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakan avukatlar, her ne kadar teorikte böyle bir unvan olmasa da vatandaşlar tarafından deniz hukuku avukatı olarak nitelendirilmektedir. Deniz hukuku alanında uzmanlaşan avukatlar, denizcilik endüstrisinin her alanından (gemi sahipleri, mürettebat üyeleri, kargo sahipleri, yolcular, kıyı çalışanları, açık deniz çalışanları ve daha fazlası) gelen müvekkillerine; deniz hukukunun alanına giren türlü konuda (gemi ticareti, denizcilik sektöründe iflas, gemi çarpışmaları, gemiye el konulması, gemi finansmanı ve haciz, uluslararası ticaret ve yük taşımacılığı, sözleşme uyuşmazlıkları, yaralanmalar ve yaşam kaybı, çevre kirliliğine yol açan deniz kazaları vb. konular) hukuki danışmanlık hizmeti verir.

Deniz ticaret hukuku ne iş yapar?

Deniz ticareti ve taşımacılığının tüm yönlerini düzenlemesi açısından önemli bir hukuk dalıdır. Deniz ticaret hukuku; gemi, gemi sicili, gemi ipoteği, Türk bayrağı çekme hakkı, donatan, navlun sözleşmeleri, denizde yolcu taşıma sözleşmesi, müşterek avarya, kurtarma ve yardım, çatma, gemi alacaklısı hakkı gibi konulara ilişkin düzenlemeler içermektedir.

Deniz ticaret sözleşmeleri nelerdir?

Navlun Sözleşmesi; belli bir ücret karşılığında, deniz yoluyla taşınan eşyaların ifasını konu alan ticari sözleşmeye denir. Navlun sözleşmeleri, Yolculuk Çarteri Sözleşmesi ve Kırkambar Sözleşmesi olarak ikiye ayrılır. Yolculuk Çarteri Sözleşmesinde, taşınan eşya için geminin tamamı veya bir kısmı ya da belli bir yeri taşıtana tahsis edilir.

Geminin tamamı taşınacak eşyaya tahsis edilmişse ‘’Tam Çarter Sözleşmesi’’, geminin sadece belirli bir kısmı taşınacak eşyaya tahsis edilmişse ‘’Kısmi Çarter Sözleşmesi’’, gemi belirli bir sürede taşınacak eşyaya tahsis edilmişse ‘’Zaman Çarteri Sözleşmesi’’ denir. Kırkambar Sözleşmesinde ise gemide herhangi bir yer tahsisi yapılmadan eşya taşınır.

Deniz hukukunda taşıyan kimdir?

Belirli bir ücret karşılığı denizde eşya taşımayı taahhüt eden kişiye, taşıyan denir. Taşıma işini taahhüt eden kişinin, fiilen taşıma işini gerçekleştirmesi zorunlu değildir. Taşıyan, navlun sözleşmesiyle taahhüt ettiği taşıma işini kendisi gerçekleştirebilir veya da yeni bir navlun sözleşmesi yaparak bu işi tamamen veya kısmen bir başkasına yaptırabilir. O halde taahhüt ettiği taşıma işini devreden taşıyana akdi taşıyan, taahhüt ettiği taşıma işinin icrasını tamamen veya kısmen devrettiği kişiye ise fiili taşıyan denir.

Gemiler taşınır mal mıdır?

Türk Ticaret Kanunu’nun 936. maddesinde de belirtildiği üzere bütün gemiler taşınır mal olduğu ifade edilmiştir; ’’Sicile kayıtlı olup olmadıklarına bakılmaksızın bütün gemiler bu kanunun ve diğer kanunların uygulanmasında taşınır eşyadandır.’’

Gemi maliki kimdir?

Yatırımcı veya işveren olarak deniz ticareti ile uğraşan kendisine ait gemisi veya gemileri bulunan kişiler gemi malikidir. Bu kişilere ‘’armatör’’ de denilmektedir. Ayrıca sahipsiz geminin malikinin kim olacağı hususuna ilişkin Türk Ticaret Kanunu madde 998 kapsamında açıklık getirilmiştir.

Madde 998’e göre sahipsiz geminin maliki sadece devlet olabilir ve şu şekilde açıklanmıştır: ‘’Sahipsiz bir gemiyi sahiplenme hakkı sadece Devletindir. Sahipsiz gemi, sicil kayıtlarından malikinin kim olduğu anlaşılamayan veya usulüne uygun olarak mülkiyeti terk edilmiş olan gemidir. Devlet kendisini gemi siciline malik olarak tescil ettirmek suretiyle gemi üzerindeki mülkiyeti iktisap eder.’’

Hukukta gemi ne demek?

Türk Ticaret Kanunu madde 931 kapsamında gemi: ‘’Tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan her araç, kendiliğinden hareket etmesi imkânı bulunmasa da, bu kanun bakımından “gemi” sayılır.’’ tanımıyla açıklanmıştır.

Bu maddeden de anlaşılacağı üzere bir geminin taşıması gereken unsurlar şunlardır:

  1. Geminin suda hareket etmesi amacıyla tahsis edilmiş olması
  2. Yüzme özelliğine sahip olması
  3. Pek küçük olmaması
  4. Bir araç olması

Deniz hukuku için hangi dil?

Deniz hukuku, uluslararası hukukun alt dalıdır. Bu sebeple deniz hukukunda ingilizce kullanılmaktadır.

İç sular nelerdir?

İç sular, bir kıyı devletinin esas çizgisiyle kara ülkesi arasında kalan deniz alanıdır. Bir kıyı ülkesinin iç sularını; koylar, körfezler, limanlar ve düz esas çizgi ile kara ülkesi arasında kalan deniz alanları oluşturur. İç sular, kıyı devletinin tam egemenliği altındaki deniz alanı olduğundan yabancı gemiler bu deniz alanına önceden izin almadan giremez. Ancak zor durumda kalan gemilerin en yakın limana sığınma hakkı bulunması bu duruma istisna oluşturur.

Deniz hukukunun bölümleri nelerdir?

Deniz hukuku, deniz kamu hukuku ve deniz özel hukuku olarak ikiye ayrılır. Deniz kamu hukukunun alt dalları; deniz idare hukuku, deniz ceza hukuku ve deniz sosyal hukukudur. Deniz özel hukukun alt dalları ise deniz hususi hukuku ve deniz ticaret hukukudur.

Deniz hukuku neden önemli?

Deniz hukuku, denizlerde veya diğer gezilebilir sularda ticareti ve seyrüseferi düzenleyen uluslararası hukukun alt dalıdır. Ulusal ve uluslararası düzeyde mevzuatın geliştirilmesi, gümrük ve tüketim vergisi düzenlemeleri, balıkçılık endüstrisi, genellikle mürettebatla ilgili insan hakları ve istihdam sorunları, sigorta talepleri, maddi hasar, kaçak yolcuların gemiler üzerindeki etkileri, kirlilik, kişisel yaralanmalar, enkaz ve kurtarma, korsanlık, ve konteyner taşımacılığı ve yolcu gemisi gibi konularla ilgilenir. Bu sebeplerle deniz hukukunun konusuna giren her türlü uyuşmazlıkta yol gösterici olması açısından çok önemlidir.

Uluslararası deniz hukuku kaç yılında ve nerede oluşturulmuştur?

BM Genel Kurulu, 21 Şubat 1957 tarihli ve 1105 sayılı kararıyla uluslararası deniz hukukunu oluşturmak amacıyla konferans çağrısında bulunmuştur. Bunun üzerine 28 Nisan 1958 tarihinde Cenevre Deniz Hukuku Konferansı yapılmıştır. Konferans sonucunda, karasuları ve bitişik bölgeye, kıta sahanlığına, açık denizlere ve balıkçılık ve açık denizdeki canlı kaynaklarının korunmasıyla ilgili dört tane uluslararası konvansiyon kabul edilmiştir.

1958 Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmeleri, 29 Nisan 1958 tarihinde Cenevre'de imzalanmış, 10 Eylül 1964'de yürürlüğe girmiştir. 1958 Cenevre Sözleşmeleri, yerini deniz hukukunun temel belgesi olarak bilinen, 10 Aralık 1982'de Jamaika’nın Montego Bay kentinde imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesine bırakmıştır.

Deniz hukukunda karasuları nedir?

Karasuları, bir kıyı devletinin kıyıları etrafında en fazla 12 deniz mili mesafeye kadar ilan edilebilen ve o devletin egemenliği altındaki deniz alanıdır. Bir kıyı devletinin karasularına sahip olabilmesi için ilan etmesi gerekir. Türkiye; Karadeniz ve Akdeniz’de 12 mil, Ege Denizi’nde ise 6 mil karasuları ilan etmiştir.

Karasularının hukuksal statüsü, karasularının kıyı devletinin egemenliği altındaki deniz alanı olduğu esasına dayanır. Ancak bunun iki istisnası bulunmaktadır: Birincisi yabancı gemilerin bir ülkenin karasularından önceden izin almadan bir başka deniz alanına geçmek veya o ülkenin iç sularına ulaşmak amacıyla kullandığı zararsız geçiş hakkı ikincisi ise yabancılara tanınan dokunulmazlık ve ayrıcalıklardır.

Bitişik bölge ne demek?

Karasularına bitişik olan, esas çizgiden itibaren 24 deniz miline kadar ilan edilebilen ve kıyı devletinin ancak ilan etmesi ile sahip olabileceği deniz alanıdır.

Kıyı devletlerinin bitişik bölgede tam egemenliği bulunmamaktadır ancak bitişik bölge ilan eden kıyı devleti belirli konularda ve sınırlı iki tür yetkiye sahip olmaktadır:

  1. Kendi ülkesinde veya karasularında uyguladığı gümrük yasalarının, mali yasalarının, göç ve sağlıkla ilgili yasalarının ihlal edilmesini önlemek amacıyla tedbirler alabilir.
  2. Kendi ülkesinde veya karasularında yasalarını ihlal eden ve karasuları dışına çıkan gemiyi takip ederek, bitişik bölge içerisinde bulunan gemiye zorlama ve cezalandırma yetkisini kullanabilir.

Tamire değmez gemi ne demek?

Türk Ticaret Kanunu madde 933/1/b’ de tamire değmez gemi: ‘’Tamir giderleri geminin, eski ve yeni farkı gözetilmeksizin, önceki değerinin dörtte üçünü aşacaksa, “tamire değmez gemi” sayılır.’’ tanımıyla açıklanmıştır. Ayrıca tamir edilemeyecek duruma gelen gemiler, gemilik vasfını kaybeder.

Deniz ticaretinde gemiye veya yüke gelen zarara ne denir?

Deniz ticaretinde gemiye veya yüke gelen zarara avarya denir. Avarya, müşterek avarya ve hususi avarya olarak ikiye ayrılır. Müşterek avarya, Türk Ticaret Kanunu madde 1272’de şu şekilde tanımlanmıştır: Ortak bir deniz sergüzeştine atılmış olan gemiyi, yükü, diğer eşyayı ve navlunu birlikte tehdit eden bir tehlikeden onları korumak amacıyla ve makul bir hareket tarzı oluşturacak şekilde, bile bile olağanüstü bir fedakârlık yapılması veya olağanüstü bir gidere katlanılması hâlinde “müşterek avarya hareketi” var sayılır ve bu hareketin doğrudan doğruya sonucu olan zarar ve giderler müşterek avarya olarak kabul edilir. Müşterek avaryanın kanunda tanımlanan unsurlarını içermeyen zarar ve masraflar ise "hususi avarya" olarak adlandırılır.

Deniz ticareti neden önemli?

  1. Gemiler çok büyük yük taşıma kapasitesine sahiptir.
  2. Deniz, altyapı açısından büyük yatırımlar yapılmasını gerektirmez.
  3. Deniz taşımacılığı, uzun vadede yakıt açısından en verimli ve karbon dostu ticari taşımacılık şeklidir.
  4. Günümüzde ticaretin büyük bir kısmı deniz yoluyla gerçekleşmektedir.

Uluslararası ticaret yapan, her türlü kargoyu taşıyan 50.000'den fazla ticaret gemisi bulunmaktadır. Dünya filosu 150'den fazla ülkede kayıtlıdır ve çeşitli milletlerden oluşan bir milyondan fazla denizci tarafından yönetilmektedir. Bu sayede pek çok kişiye istihdam alanı sağlamaktadır. Bu sebeplerle deniz ticareti, küresel ticaret ve ekonominin vazgeçilmezidir.

Açık deniz ticareti ne demek?

Açık denizler herhangi bir devletin, iç sularına ve kara sularına, kıta sahanlığına ya da münhasır ekonomik bölgesine dahil olmayan tüm deniz alanlarıdır. Ayrıca açık denizler hiçbir devletin egemenliği altında değildir ve bütün devletlere açıktır. Deniz ticareti ise ülkelerin gemilerle karşılıklı bir şekilde her çeşit malı alıp sattığı ticaret şeklidir. O halde açık deniz ticaretini şu şekilde açıklayabiliriz: Açık deniz ticareti, açık deniz vasıtasıyla gemilerle mal taşınarak yapılan ticaret türüdür.

Hangi gemiye Türk bayrağı çekme hakkı vardır?

Türk Ticaret Kanunu madde 940’a göre yalnızca Türk gemileri Türk bayrağı çekebilir ve bu maddede hangi gemilerin Türk gemisi sayılacağı açıklanmıştır:

(1)Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker.

(2) Yalnız Türk vatandaşının malik olduğu gemi, Türk gemisidir.

(3) Birden fazla kişiye ait olan gemiler;

a) Paylı mülkiyet hâlinde, payların çoğunluğunun,

b) Elbirliğiyle mülkiyet hâlinde, maliklerinin çoğunluğunun, Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.

(4) Türk kanunları uyarınca kurulup da;

a) Tüzel kişiliğe sahip olan kuruluş, kurum, dernek ve vakıflara ait olan gemiler, yönetim organını oluşturan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olması,

b) Türk ticaret şirketlerine ait olan gemiler, şirketi yönetmeye yetkili olanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olmaları ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunması, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca payların çoğunluğunun nama yazılı ve bir yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine bağlı bulunması, şartıyla Türk gemisi sayılırlar.

(5) Türk ticaret siciline tescil edilen donatma iştiraklerinin mülkiyetindeki gemiler, paylarının yarısından fazlası Türk vatandaşlarına ait ve iştiraki yönetmeye yetkili paydaş donatanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.

Bu durumun istisnaları madde 941’de belirtilmiştir:

(1) Bir Türk gemisi, kendilerine ait olduğu takdirde Türk Bayrağı çekme hakkını kaybedeceği kişilere, en az bir yıl süreyle kendi adlarına işletilmek üzere bırakılmış olursa, malikin istemi üzerine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, bırakma süresince, o ülke kanunları buna imkân sağlıyorsa geminin yabancı bayrak çekmesine izin verebilir. Bu izin sona ermedikçe veya kanuni sebeplerle geri alınmadıkça gemi Türk Bayrağı çekemez.

(2) Türk gemisi olmayan bir gemi, ona Türk Bayrağı çekebilecek kişilere en az bir yıl süreyle kendi adlarına işletilmek üzere bırakılmışsa, malikin rızası alınmış olmak, Türk mevzuatının kaptan ve gemi zâbitleri hakkındaki hükümlerine uyulmak ve yabancı kanunda da bunu engelleyen bir hüküm bulunmamak şartıyla, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, geminin Türk Bayrağı çekmesine izin verebilir. Şu kadar ki, izin alan kişi, her iki yılda bir, izin için gerekli şartların varlığını sürdürdüğünü ispatlamakla yükümlüdür.

Gemi adamları kimdir?

TTK madde 934 hükmüne göre gemi adamları; kaptan, gemi zâbitleri, tayfalar ve gemide çalıştırılan diğer kişilere verilen addır. Gemi adamları, Deniz İş Kanunu’na tabiidirler ve bir liman cüzdanına sahip olmaları gerekir.

Gemi adamlarından bazılarını şu şekilde açıklayabiliriz: Bir geminin sevk ve idaresinden sorumlu en yetkili kişiye kaptan; gemi yönetiminde kaptana yardımcı olan kişilere zabit; geminin güverte, makine ve kamara bölümlerinde çalışan ve gemi kaptanı, gemi zabiti, yardımcı zabitleri ve stajyerler dışında kalan gemi adamına tayfa; gemi adamı olmak için eğitim gören ve kanun veya yönetmeliklerce bu nitelikte olduğu belirtilen gemi adamına stajyer denir.

Duba gemi sayılır mı?

Duba, Türk Ticaret Kanunu’ndaki gemi tanımına uymadığından gemi sayılmaz.

Gemi alacaklısı hakkı ne demek?

Gemi alacaklısı hakkı, alacaklıya alacağını geminin bedelinden almasını sağlayan ayni bir haktır. Türk Ticaret Kanunu madde 1321/5 hükmünce gemi alacağının verdiği kanuni rehin hakkı, gemiye zilyet olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gemi alacaklıları gemi üzerinden haklarını İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre alır.

Geminin malikine, kiracısına, yöneticisine veya işletenine karşı doğmuş olan Türk Ticaret Kanunu’nun 1320. maddesinde sayılan alacaklar sahiplerine “gemi alacaklısı hakkı” verir:

  • a) Ülkelerine getirilme giderleri ve onlar adına ödenmesi gereken sosyal sigorta katılma payları da içinde olmak üzere, gemi adamlarına, gemide çalıştırılmakta olmaları dolayısıyla ödenecek ücretlere ve diğer tutarlara ilişkin istem hakları.
  • b) Geminin işletilmesi ile doğrudan doğruya ilgili olarak karada veya suda meydana gelen can kaybı veya diğer bedensel zararlardan doğan alacaklar.
  • c) Kurtarma ücreti.
  • d) Liman, kanal, diğer su yolları, karantina ve kılavuzluk için ödenecek resimler.
  • e) Gemide taşınan eşya, konteynerler ve yolcuların eşyalarına gelecek olan zıya veya hasar dışında, geminin işletilmesinin sebep olduğu maddi zıya veya hasardan doğan ve haksız fiile dayanan alacaklar.
  • f) Müşterek avarya garame payı alacakları.

Deniz ticareti hangi uygarlığa aittir?

Deniz ticareti Fenikelilere, İyonlulara ve Yunanlılara aittir. Antik çağda yaşamış olan Fenikelilerle başlayan deniz ticareti zamanla Akdeniz havzasına yayılmıştır. Fenikeliler güçlü gemileriyle gerçek anlamda deniz ticaretini başlatmışlardır. Yunanlılar da denizciliği Fenikelilerden öğrenmiştir. İyonlular ise İzmir ile Büyük Menderes nehri arasında kalan kıyı bölgesinde kurulmuş , deniz ticaretinde gelişmiş bir uygarlıktır. Bu üç uygarlığın en önemli ortak özelliği deniz ticaretini geliştirip zenginleşmeleridir.