Malpraktis avukatı şeklinde bir branş ayrışması mevcut değildir ama vekil tarafından malpraktis davalarından kaynaklanan hususlarda çalışmalar yürütmek mümkündür. Malpraktis davaları sonucunda maddi ve manevi tazminat ile birlikte idari ve cezai yaptırımlar da söz konusu olup profesyonel hukuk desteği alınmalıdır.
Malpraktis avukatını tanımlayacak olursak, hatalı tıbbi uygulama nedeniyle doktor ve hastaneye karşı malpraktis davası açan veya açılmış bir davayı takip eden uzman avukat olarak tanımlamak doğru olacaktır.
Malpraktis davalarında şartlarına göre İdare Mahkemesi, Ticaret Mahkemesi ve Tüketici Mahkemesi’nde açılabilmektedir. Eğer dava hekim ve/veya hastaneye karşı açılıyorsa burada Tüketici Mahkemesi görevlidir ve tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuk dava şartıdır. Bu dava konusunda dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunludur.
Doktorların “tıbbi hataları” nedeniyle ya da bir diğer ifade ile malpraktis nedeniyle açılan davalarda önemli bir değişikliğe gidildi ve artık tazminat davaları doktora değil devlete açılacaktır. Benzer şekilde mağdur olan kişiye tazminatı devlet ödeyecek. Buna karşılık, belirtmekte fayda bulunan bir diğer husus ise Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan kurul eğer ciddi ihmal ya da kasıt tespit ederse bu takdirde o para doktordan tahsil edilecektir.
Malpraktisten kaynaklanan yaralanmalarda uygulanacak olan yaptırım kanunda açıkça ifade edilmiştir. Buna göre; “TCK Madde 89 – Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’’ Hastanın ölmesi durumunda taksirle yaralama suçu da oluşabilmektedir. Eğer sağlık personeli kamu görevlisi olarak nitelendirilebiliyorsa görevi kötüye kullanma suçu da oluşabilmektedir.
Arabuluculuk; Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemini ifade etmektedir.
Arabuluculuk, kendi içinde “zorunlu arabuluculuk” ve “ihtiyari arabuluculuk” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İş hukukundan kaynaklanan kıdem ve ihbar tazminatı gibi konularda arabuluculuğa başvurmak zorunludur. Suç teşkil eden durumlardaki uyuşmazlıklar, arabuluculuk yoluyla değil; uzlaştırma büroları tarafından çözülür.
Doktor hatası sebebiyle bir zarar meydana gelmesinin temelinde hukuka aykırılık bulunmaktadır. Bu durumda tazminat talebinde bulunabilmek için bazı şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartlar: Öncelikle, hekimin (sağlık personelinin) hukuka aykırı bir davranışı olmalıdır.
Bu hukuka aykırı davranış; vekaletsiz iş görme, haksız fiil, sözleşmeye aykırılık gibi durumlar neticesinde ortaya çıkmış olabilir ancak tazminat hakkının kazanılması bakımından hangi sebepten kaynaklandığı bir önem teşkil etmeyecektir. Uygulanan tıbbi müdahale sonucunda ortaya çıkan bir zarar bulunmalıdır. Meydana gelen zarar sebebiyle doktora veya sağlık personeline ait bir kusur bulunmalıdır.
Son olarak, bu kusur ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Yani kusurlu davranış neticesinde zarar meydana gelmiş olması gerekmektedir. Bu şartlar birlikte gerçekleştiği takdirde hekimin veya sağlık personelinin tazminat sorumluluğu gündeme gelecektir.
Her ne kadar mevzuatta böyle bir tanım olmasa da hastane avukatı, hasta haklarını güvence altına almak ve bu konudaki uyuşmazlıkları gidermek maksadıyla hastane adına açılmış davalara bakar. Tıp alanında hizmet veren kurum ve kuruluşlar arasındaki uyuşmazlıkların çözümü için açılan davalarda taraflara hukuki destek ve hukuki danışmanlık sağlar.
Hukuk sistemimizde doktorların (sağlık personellerinin) hukuki sorumlulukları bir kusur sorumluluğudur. Bu nedenle hekimlerin (sağlık personellerinin) tıbbi faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan zararlar kural olarak kusur sorumluluğuna göre değerlendirilmektedir. Doktorların (sağlık personellerinin) mesleki bilgi ve uzmanlıklarına rağmen yanlış tedavi uygulama, hatalı cerrahi müdahalede bulunma, yanlış tanı koyma vs. sebeplerden dolayı hastalara zarar verdikleri hatta ölümlerine bile sebep olabildikleri bile görülmektedir.
Hatalı tıbbi tedavi aşağıdaki durumlarda görülür ve bunlardan kaynaklı durumlarda hastaneye karşı dava açılabilir: Hekimin tedavi sözleşmesine aykırı davranışta bulunması, sağlık personelinin bilgisizlik, ilgisizlik ya da deneyimsizliğinden kaynaklanan hastanın zarar görmesi, uygulamada nadir olarak da görülse hekimin hastaya bilerek zarar vermesi hali olarak sıralanabilir. Bunlara karşılık yasanın hekimin kendisine yüklediği yükümlülüklere aykırı hareket etmesi de örnek olarak verilebilir.
Özetleyecek ve sıralayacak olursak bu hallere birkaç örnek daha verilmesi mümkün olacaktır. Bu örnekler ise şu şekilde kendi içerisinde sıralanabilir: Hasta ile hekim arasındaki sözleşmeye aykırı davranışta bulunmak. Yanlış muayene edilmesi veya gereği gibi muayene edilmemesi sonucu hastanın zarar görmesi ve son olarak muayene ve tedavi esnasında tıbbi aletlerin ve teknik ekipmanın yanlış kullanılmasından kaynaklanan zararlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Malpraktis davalarında zamanaşımı ve dava açma süreleri, somut olayın özelliklerine göre kendi içerisinde değişiklik gösterir. Devlet hastanesinde çalışan sağlık personelinin hatası ile ilgili olarak idare mahkemesinde tam yargı davası açılabilir. Bu davada idarenin tazminat sorumluluğu gündeme gelecektir.
Ancak bu dava açılmadan önce idareye başvurarak zararın giderilmesi talebinde bulunmalıdır. Yani mağdur öncelikle tıbbi müdahaleyi uygulayan kuruma başvurarak tazminat talep etmeli eğer bu tazminat talebi kabul edilmezse tam yargı davası açmalıdır. İdareye başvuru hakkı; olayın öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halükarda 5 yıl sonra düşer.
Doktor tarafından yanlış tanı konulması neticesinde hasta zarara uğraması durumunda yanlış tanı koyan doktor, hukuk sistemindeki yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktır.
Haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanan özel hastaneye karşı açılacak bahse konu malpraktis davası; tıbbi hatanın gerçekleştiği yerdeki Tüketici Mahkemesi’nde açılabilir. Örneğin İstanbul’da bulunan hastanede tıbbi müdahale gerçekleşmiş ve doktor hatası ortaya çıkmış ise bu durumda tıbbi hatanın yani doktor hatasının gerçekleştirildiği yer mahkemesi olan İstanbul nöbetçi Tüketici Mahkemesinde özel hastaneye karşı tazminat davası açılabilecektir.
Malpraktis davası açılması için hekim hatasından kaynaklanan bazı şartların bir arada bulunması gerekmektedir. Hekim hatası olarak da bilinen malpraktis, hekimliğin kötüye kullanıldığı durumlarda ya da ilgisizlik deneyimsizlik gibi sebeplerle hastanın zarar gördüğü durumlarda malpraktis davası açılmaktadır.
Malpraktis davası için ilgisizlik yada yanlış tedavi durumlarının hekimin kusurundan kaynaklandığı durumlarda haksız fiile dayanarak da tazminat talebinde bulunmak mümkün olmaktadır. Açılacak olan dava çeşidi için hastane türü belirleyici unsurlar arasında yer almaktadır. Bu davayı açmak isteyen kişi hak kaybına maruz kalmamak adına malpraktis davalarıyla ilgilenen avukattan destek alması yarar sağlayacaktır.
Devlet hastanesi kapsamında yaşanan olayda mağdur yada yakınlarının tazminat talebinde bulunabilmesi için hastane yönetimi ve hekimin fiillerinin incelenmesi ve bazı şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu incelemede hastane yönetiminden kaynaklı olup olmadığı hekimin kusuru olup olmadığı gibi durumlar araştırılacaktır. Hekime karşı tazminat davası açılacaksa hekimin kişisel kusuru aranmaktadır. İdareye karşı açılacak olan tazminat davasında idarenin kusursuz sorumluluğu esasında incelenecektir.
Devlet hastanesine karşı açılacak olan tazminat davası dava tam yargı davası niteliğinde olacaktır. Devlet hastanesine tazminat davası açabilmek için öncelikle 1 yıl içinde tıbbi müdahaleyi yapan ve hatalı tıbbi müdahale, doktor hatası nedeniyle zarara yol açan hastaneye başvurmak gerekmektedir. Her halükarda tıbbi müdahalenin üzerinden 5 yıl geçmemiş olması gerekmektedir.
Bu sürelere ve idari merciye başvuru zorunluluğunun yerine getirilmesinden sonra devlet hastanesinin cevabı beklenir. Devlet hastanesi kısmen veya tamamen red kararını vermesinin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde idare mahkemesinde devlet hastanesine karşı tazminat davasının açılması gündeme gelecektir.
Tam yargı davalarında, davacı veya davacının vekili, kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminatın tahsili için davalı idareye başvuru yapar. Yazılı bir şekilde banka hesap numarasını bildirir. Bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde tazminat tahsil edilir. Belirtilen bu süre içinde tahsil edilmezse, karar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
Askeri hastaneler kamu hastanesidir. Kamuda çalışan bir hekimin hatası nedeniyle sakat kalan kişi idare mahkemelerinde tam yargı davası açabilir.
İdari yargı bakımından açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesine göre, zarara uğrayanların haksız ve hukuka aykırı eylemi öğrenmelerinden başlayarak 1 yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren 5 yıldır. Ölümlü vakalarda zamanaşımı başlangıcı olarak ölüm tarihi esas alınacaktır. Eğer kalıcı sakatlık söz konusu ise, zamanaşımının başlangıcı kesin maluliyete ilişkin Sağlık Kurulu raporunun öğrenildiği tarih olacaktır. Ölümlü vakalarda zamanaşımının başlangıcı olarak ölüm tarihi olarak esas alınmaktadır.
Sağlık hukuku uzmanı, sağlık ve tıp hukuku alanında kendisini yetiştirmiş ve çoğunlukla bu alanda çalışmalarını yürüten tecrübeli uzmandır. Sağlık hukuku uzmanı, sağlık hukuku alanında gerçekleşen hukuki uyuşmazlıklara dair süreçleri başlatacak ve sürecin takibini gerçekleştirecektir. Benzer ifade ile baktığımız zaman ise sağlık hukuku uzmanı; tıp hizmetlerinde gerçekleşen yanlış tedavi uygulamaları, tedavi sözleşmelerinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklar durumlarında izlenecek yolları gösteren kişidir.
Sağlık hukuku uzmanlığı, sağlık alanında meydana gelen hasta ve kurum kuruluşlar arasındaki meydana gelebilecek uyuşmazlıkların çözümünde görev alacak alanında uzmanlaşmış personelleri kapsar.
Sağlık hukuku, sağlık alanında hizmet veren (kurum, kuruluş, sağlık hizmeti veren kişi) ile bu alanda hizmet alan kişiler arasındaki sorumlulukları, ilişkileri, yükümlülükleri kapsayan hukuk dalıdır.
Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde malpraktis; Bilgisizlik, deneyimsizlik yada ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi ‘hekimliğin kötü uygulaması’ anlamına gelir. Şeklinde ifade edilmiştir. Tıbbi malpraktis, tıp mesleğine mensup çalışanların, mesleklerini icra ettiği esnada ilgisizlik bilgisizlik yada deneyimsizliğinden kaynaklanan sebeplerden dolayı hastaya zarar vermesi hallerinde kullanılır.
Malpraktis davalarının ne kadar süreceği hakkında net bir sayı söylemek mümkün değildir. Dosyanın açıldığı mahkemenin yoğunluğu, olayın mahiyeti ve kapsamı, tanık sayısı gibi unsurlar dosya sürecini etkilemektedir. Ortalama olarak 1,5 - 3 sene arasında sonuçlanmaktadır.
Doktorun tıbbi uygulama hatası olarak da bilinen tıbbi malpraktis; hekimin veya sağlık kuruluşundan kaynaklanan, ilgisizlik, bilgisizlik ve deneyimsizliği sonucunda yanlış tedavi gibi sebeplerden dolayı hastanın zarar görmesi durumu olarak ifade edilmektedir. Malpraktis nedeniyle tazminat davası; Hastaya yönelik tıbbi standartlara aykırı yapılan her türlü uygulamadan kaynaklanabilmektedir. Bu tür uygulamalar neticesinde açılacak dava malpraktis davası olarak adlandırılır.
Dünya Tabipler Birliği tarafından, malpraktis yani bir diğer ifade ile tıbbi hatalı uygulama, “hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar” şeklinde tanımlanmıştır.
Tıbbi uygulama hatası, hastanın iyileşmesinin gecikmesinden hastanın ölümüne kadar olabilecek her türlü istenmeyen durumda konur. İstenmeyen durumlar şu şekilde olabilir: Sakatlık, yaralanma ve ölüm.
Tıpta hata; Sağlık çalışanının, içinde bulunan koşullar altında kendisinden beklenebilecek standart uygulamayı yapmaması sonucunda oluşur
Komplikasyon, tıbbi standarda uygun bir müdahale yapılmasına rağmen, ortaya çıkabileceği tıp çevreleri tarafından kabul edilen ve her türlü tedbir alınmasına rağmen kaçınılmaz olarak meydana gelen zararlar olarak tanımlanmaktadır.
İlaçların hastaya hatalı şekilde uygulanması nedeniyle ortaya çıkan hatalara medikasyon hataları denilmektedir.
Medikasyon hatalarına örnek olarak gösterilebilir.
Hekimlerin; hastalıklarda, yaralanmalarda veya bakım gerektiren diğer tıbbi durumlarda teşhis ve tedavi etmek için yaptıkları uygulamalara tıbbi uygulama denir. Bir tıbbi uygulamada doktor; hastayı muayene edebilir, hastaya testler yapabilir, teşhis koyabilir, tedavi seçenekleri sunabilir ve ilaç reçeteleri yazabilir.
Sağlık çalışanının bilgisizlik, deneyimsizlik yada ilgisizliği dolayısıyla hastanın zarar görmesine malpraktis denir.
Malpraktis; hastalığın teşhis edilememesi, yanlış teşhis edilmesi, geç teşhis edilmesi, yanlış tedavi uygulanması, ilaç hatası, cerrahi hata, takip başarısızlığı, hastane kaynaklı enfeksiyonlar ve daha birçok durumda oluşabilir.
Malpraktis; sağlık çalışanının kasıt, kusur veya ihmal ile standart tıbbi uygulamayı yapmaması, bilgi veya beceri eksikliği ile yanlış veya eksik teşhiste bulunması veya yanlış tedavi uygulaması, hastayı doğru tedavi etmemesi ile meydana gelen zarardır. Komplikasyon ise tıbbi standartlara uygun bir uygulamanın yapılmasına ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen istenmeyen sonucun meydana gelmesine denir.
Malpraktis nedeniyle oluşan zararda hukuki sorumluluk bulunurken komplikasyondan dolayı hukuki bir sorumluluk bulunmamaktadır. Tıbbi uygulama hatasından kaynaklanan bir davada, ortaya çıkan tıbbi hatanın malpraktis mi yoksa komplikasyon mu olduğunun tespitinde, tıbbi bilirkişiden destek alınmaktadır.
Avukatlık asgari ücret tarifesi Türkiye Barolar Birliği tarafından belirlenmektedir. Tarifede belirtilen ücretin altında olmamak şartıyla davanın türü, zorluğu ve diğer faktörler hukuk bürolarının belirlediği ücretlerin değişiklik göstermesine sebep olmaktadır.
Sağlık çalışanı doktor bir kamu görevlisiyse ve acil bir durumda hiçbir şekilde hekimin reddetme hakkı ve yetkisi olmayıp hastaya bakmak zorundadır. Buna uymayan doktor hakkında iki işlem yapılabilir. İlk olarak disiplin soruşturması başlatılabilir. Doktor kamu görevlisiyse görevi ihmal söz konusu olabilir.
Malpraktis davasını elbette ki doğal olarak hasta/mağdur açar. Hasta eğer küçük veya kısıtlı ise onun adına yasal temsilcisi yani velisi yada vasisi bu davayı açabilir. Eğer hasta ölmüş ise bu davayı o zaman mirasçıları açacaktır. Yine bu davanın vekil tarafından hasta adına açılması da mümkündür.
Mağdur hasta, alo 184 sabim hattını (Sağlık bakanlığı iletişim hattı) arayarak sağlık hizmeti süresince karşılaşılan her türlü aksaklıklarla ilgili öneri ve şikayetini bildirebilir. Eğer dava yoluna gidilecek olursa özel hastanede uygulanan yanlış tedavi nedeniyle hastane ve hekime karşı tazminat davasının Tüketici Mahkemelerinde açılması gerekmektedir.
Tıbbi hataların sonucunda hasta zarar görür. Bu hataların sonucunda da ölüm, sakatlık ya da tedavinin gecikmesi gibi durumlar ortaya çıkabilir.
Tıbbi hatalar kök neden ve hata türü açısından iki şekilde sınıflandırılabilir.
Uygulamaya bağlı hatalar (doğru işlemi yanlış uygulama), ihmale bağlı hatalar (doğru işlemi yapmama), işleme bağlı hatalar (yanlış işlemi yapma) olarak sıralanabilir.
Tanı koymada yapılan hatalar, cerrahi hatalar, ilaç hataları, sistem yetersizliğine bağlı hatalar ve diğer hatalar olarak sıralanabilir.
Tıp bilimi tarafından bilinen, tanınan, kabul edilmiş kurallara tıbbi standart denir.
Tıbbi hataların kaynağını; insana bağlı faktörler, kurumsal faktörler ve teknik faktörler oluşturmaktadır. Tıbbi hataların kaynağını; niteliksiz sağlık personeli yetiştirilmesi, tecrübesizlik, sağlık personeli sayısının yetersizliğine karşı hasta sayısının fazla olması, iş yükünün fazlalığı, çalışma saatlerinin uzunluğu, tükenmişlik hissi, iletişim yetersizliği, muayene süresinin kısalığı, yorgunluk, mesleğini sevmeme, stres, cihazların yetersiz ve eksik olması, fiziksel ortamdan kaynaklanan olumsuzluklar, hataları önleyici sistemin bulunmaması, yöneticilere karşı duyulan memnuniyetsizlik, sağlık hizmetlerine ayrılan kaynakların yetersizliği ve bilgi teknolojilerden yeterince yararlanılamaması gibi birçok faktörün tıbbi hatanın kaynağını oluşturduğunu söylenebilir.
Hemşirelik alanında en sık karşılaşılan tıbbi uygulamalar; Hastaların tıbbi geçmişlerini ve semptomlarını kaydetme, hastalara ilaç ve/veya tedavi uygulama, hastanın sağlığını veya iyileşmesini izleyip gözlemlerini kaydetmedir. Hemşirelik alanında en sık karşılaşılan tıbbi hatalar; enfeksiyonları önlemek için gerekli önlemleri almama, hastaya yanlış ilaç verme, dokümantasyon hataları, hastaları olası düşme vb. kazalara karşı düzenli olarak kontrol etmemektir.
Doktorlar, hastaların tıbbi bakımını değerlendiren ve yöneten sağlık personelidir. Doktorların sorumlulukları; çalıştıkları yere, uzmanlık alanına ve o gün tedavi ettikleri hastaların durumuna göre değişkenlik gösterebilir. Herhangi bir uzmanlık alanındaki doktorun genel olarak yerine getirmesi gereken sorumlulukları şu şekildedir:
Tanı hatası; hastanın sağlık sorununu, hatalı, gecikmeli teşhis etme veya hastaya iletmeme olarak açıklanabilir. Tanı hataları, hastalar tarafından bildirilen tıbbi hataların en yaygın nedenidir.
Doktor, sağlık çalışanı ve hastanelerin; tedavi sürecinde kasten veya ihmali olarak tıbbi uygulama hataları ile hastayı zarara uğratmasına malpraktis denir. Hekimlik Meslek Etiği Kuralları, Hekimliğin Kötü Uygulanması (Malpraktis) kenar başlıklı madde 13 kapsamında malpraktis şu şekilde tanımlanmıştır: ‘’Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi "hekimliğin kötü uygulaması" anlamına gelir.’’
Hasta güvenliği, sağlık bakım sistemlerinde ortaya çıkan karmaşıklık ve bunun sonucunda meydana gelen hasta zararının artmasıyla ortaya çıkan bir sağlık hizmeti disiplinidir. The Institute of Medicine (IOM), hasta güvenliğini “hastalara zararın önlenmesi” olarak tanımlamıştır. Hasta güvenliği, yüksek kaliteli sağlık hizmetinin temelini oluşturur. Sağlık hizmeti sırasında hastaların karşılaşabileceği riskleri, hataları ve zararları önlemeyi ve azaltmayı amaçlar.
Malpraktisten doğan tazminat davalarının açılması, doktorun kamuda veya özel kuruluşta çalışmasına göre değişiklik göstermektedir. Tıbbi müdahale devlet hastanesinde gerçekleşmiş ise dava idare aleyhine İdare mahkemelerinde açılır. Kamuda çalışan doktora doğrudan dava açılamaz.
Dava sonucunda idare tazminat ödemek zorunda kalırsa, tazminat bedelini, kusuru oranında doktora rücu edebilir. Eğer doktorun kişisel kusuru idarenin sorumluluk alanını aşıyorsa doğrudan doktora karşı adli yargıda tazminat davası açılabilir. Tıbbi müdahale özel hastanede gerçekleşmiş ise dava, özel hastane ve doktor aleyhine tüketici mahkemelerinde açılır. Ancak hasta ile hastane arasında hastaneye kabul sözleşmesi bulunmuyorsa tıbbi müdahaleden kaynaklı hatalardan, hastane sorumlu olmayacaktır.
Komplikasyon; zamanında fark edilmezse, fark edilmesine rağmen gerekli tedbirler alınmazsa veya gerekli tedbirlerin alınmasında geç kalınırsa, fark edilip tedbir alınmasına rağmen standart tıbbi uygulamada bulunulmazsa, komplikasyon malpraktise dönüşür.
Hasta hikayesi, hastanın tıbbi geçmişine, geçmiş cerrahi geçmişine, aile tıbbi geçmişine, sosyal geçmişine, alerjilerine ve hastanın almakta olduğu veya yakın zamanda almayı bırakmış olduğu ilaçlara ilişkin bilgileri içerir. Doktorun hastanın sağlık ihtiyaçlarına göre yapılması gerekenleri belirlemesine ve daha etkin kararlar almasına imkan sağlar.
‘’Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.’’ Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında doktorun sigorta şirketi aleyhine açılacak tazminat davasında ise Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Tıbbi kötü uygulama sebebiyle zarar gören hasta, doktor ve hastane ile birlikte veya tek başına sigorta şirketine dava açabilir.
Tüm bu bilgiler ışığında malpraktis nedeniyle bir zarara uğradığınızı düşünüyorsanız ve bu sebeple de dava açmayı planlıyorsanız deneyimli bir avukattan yardım almanız olumlu sonuç almanız bakımından yarar sağlayacaktır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 13 kapsamındaki düzenlemeye göre idari başvuru için eylemi yapan idareye başvurmak gerekir. İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 13 kapsamındaki düzenleme şu şekildedir: ‘’İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka sûretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir.’’ Bu düzenlemeden hareketle malpraktis nedeniyle yapılacak idari başvuru, zararın meydana geldiği hastaneye yapılmalıdır.
Tam yargı davasında doğrudan doğruya idare mahkemesinde dava açılamaz, yazılı olarak idareye başvuru yapılmalıdır. Gelen cevaba göre tam yargı davası açılabilir.
Malpraktis nedeniyle uğradığınız zararlar için maddi ve manevi tazminat talep edebilirsiniz. Tazminatın içeriğini oluşturan zararlar şu şekildedir: Tıbbi harcamalar, gelir kaybı, sakatlık, görünüm bozukluğu (yara izi, uzuv kaybı,…), zihinsel acı (anksiyete, depresyon, travma,…)
Tıbbi kusur; hastane, doktor veya başka bir sağlık çalışanının teşhis, tedavi, bakım sonrası veya sağlık yönetimindeki tıbbi standartlara uygun olmayan hatalarına denir.
İzin verilen risk kavramına komplikasyon da denmektedir. Komplikasyon; tıbbi standarda uygun bir cerrahi operasyon ya da uygulama esnasında ortaya çıkan, gerekli tüm tedbirlerin alınmasına rağmen önlemenin mümkün olmadığı, zarara denir. Yargıtay’ın bir kararı şu şekildedir: “Yapılan ameliyat beklenen iyi sonucu vermemiş olsa dahi tıp ilminin kabul edilen kurallarına uygun bir müdahale yapılmış ise doktora kusur izafe edilemeyeceğinden meydana gelen sonuçtan dolayı sorumluluğu yoluna gidilemez.’’
Hemşirelikte malpraktis; hemşirenin bilgi, beceri ve deneyim eksikliği, özensizliği, ilgisizliği veya keyfiliği nedeniyle mesleki standart uygulamayı eksik veya hatalı yapması ya da hiç yapmamasıdır. Örnek verebileceğimiz hatalı uygulamalar şu şekildedir: